EN

Cumhurbaşkanı Açıklaması

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar,  ELAM Partisi Üyesi Geadis Geadi’nin suçlamalarına İlişkin açıklama yaptı. Cumhurbaşkanı Tatar yazılı açıklamasında şu ifadeleri  kullandı:




“Kopenhag’ta gerçekleştirilen Ortak Dış ve Güvenlik Politikası ile Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası konferansı sırasında, Türkiye Cumhuriyeti Milli Savunma Komisyonu Başkanı Sayın Hulusi Akar’a yönelik olarak Avrupa Parlamentosu ve ELAM Partisi üyesi Geadis Geadi tarafından dile getirilen mesnetsiz ve provokatif ithamlar Rum tarafının içinden bir türlü çıkamadığı ayrımcı zihin dünyasının bildik ve artık eskimiş kalıntılarından ibarettir.
Öncelikle, Mutlu Barış Harekatı’nın 1974 yılında, Türkiye’nin uluslararası anlaşmalardan kaynaklanan garantörlük hakları çerçevesinde ve Yunanistan’daki askeri cunta tarafından desteklenen faşist EOKA darbesine karşı icra edildiğini bir kez daha hatırlatmak isterim. 
O gün atılan bu adım, Kıbrıs Türk halkının can güvenliğini, varlığını ve onurunu korumak adına atılmış haklı ve meşru bir müdahaledir. Nitekim, 15 Temmuz 1974 darbesi ile adada hedeflenen, Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamak ve Kıbrıs Türk halkının adadaki tarihsel varlığını yok etmekti. Türkiye’nin 20 Temmuz’da gerçekleştirdiği müdahale, uluslararası hukuk açısından tamamen meşru olup, sadece Halkımıza değil, Rum toplumuna da barış ve özgürlük getirmiştir.
Unutulmamalıdır ki, 1974 Barış Harekâtı’ndan bu yana ada üzerinde hiçbir doğrudan silahlı çatışma yaşanmamış, kalıcı bir ateşkes sağlanmış ve barış ortamı tesis edilmiştir. Bugün adada 50 yıldır devam eden huzur, Türkiye’nin bu meşru ve tarihi adımının sonucudur. Buna rağmen Türkiye’ye “işgalci” demek, tarihi çarpıtmak ve gerçekleri saptırmaktan başka bir şey değildir.

Rum liderin mevcut siyasetiyle örtüşen açıklamalarıyla dikkat çeken ELAM Partisi’nin, aşırı sağcı, ırkçı ve nefret söylemleri üzerine inşa edilmiş bir örgütlenme olduğu da unutulmamalıdır. Esasen, böylesi bir yapılanmanın temsilcisi tarafından dile getirilen sözlerin, Avrupa değerleriyle bağdaşması da mümkün değildir. 
Avrupa ailesi, üzerine kurulduğu ilkeler itibarıyla ırkçılığı, yabancı düşmanlığını ve nefret dilini reddetmesi gereken bir yapıdır. Ancak görüyoruz ki, ELAM gibi aşırı uçların söylemleri, AB’nin bazı çevrelerinde yankı bulmaya devam etmektedir. Bu, AB’nin itibarı açısından da sorunludur.
Kıbrıs Türk tarafı ve garantör ülke Türkiye, yarım asrı aşan bir süredir sorunun çözümü için her zaman diyalog, diplomasi ve uzlaşı yolunu savunmuştur. Defalarca masaya oturulmuş, Kıbrıs Türk halkının hak ve çıkarlarını gözetecek biçimde iyi niyetle pek çok öneri gündeme getirilmiştir. Ancak Annan Planı’nı reddetmesine rağmen AB üyeliği ile ödüllendirilen Rum yönetimi, uzlaşmaz ve tek yanlı tutumunu her defasında sürdürmüştür. 
Bugün yeni ve resmi bir sürecin başlamamasının temel nedeni, Rum tarafının Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliğini ve eşit uluslararası statüsünü kabul etmeyi reddetmesi ve gasp ettiği sözde Kıbrıs Cumhuriyeti adı altında uluslararası toplumun ve AB’nin kendisine sağladığı konfor alanından vazgeçmek istememesidir. Federasyon zemini defalarca denenmiş, başarısızlığı ispatlanmış ve tüketilmiştir. Benim vizyonum, artık gerçekçi tek yol olan iki devletin iş birliği temelinde, egemen eşitlik ve eşit uluslararası statümüzün teyit edilmesiyle yeni ve resmi bir sürece geçilmesidir. 
Türkiye’ye “işgalci”, KKTC’ye ise “işgal bölgesi” yaftası yapıştırarak herhangi bir çözüm zemini yaratmak mümkün değildir. Kıbrıs’ta adil ve kalıcı bir çözüm ancak sahadaki gerçekler üzerine inşa edilebilir. Bunların başında da Kıbrıs Türk halkının kendi egemen devletine sahip olduğu, egemen eşitlik ve eşit uluslararası statü hakkından asla vazgeçmeyeceği gerçeği gelmektedir.
Bir kez daha vurguluyorum, Kıbrıs’ta barışı tesis eden Anavatan Türkiye’nin varlığı, adanın istikrarının teminatıdır. Çözümün yolu ise Rum tarafının eşitliğimizi kabul etmesinden, dünya ve tarih önünde gerçeklerle artık yüzleşmesinden geçmektedir”.