EN

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ile Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın gerçekleştirdiği görüşmenin ardından ortak basın toplantısı düzenlendi

Cumhurbaşkanı Tatar: “Uluslararası sistemin adaletsizliği karşısında Kıbrıs Türk halkının haklarını savunmaya devam edeceğiz”

Fotoğraflar

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde görmekten ve kendisini ağırlamaktan büyük memnuniyet duyduğunu ifade ederek, “Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde, ülkemiz KKTC’nin de bulunduğu bu önemli coğrafyada, vicdanın sesi olan Türkiye Cumhuriyeti’nin savaşlar, krizler ve insanlık trajedileri karşısında gösterdiği önderlik bizlerin de göğsünü kabartmaktadır” dedi.  
 
Cumhurbaşkanı Tatar basın açıklamasında şunları belirtti: 
 
“Birbirine düşman, birbiriyle konuşmayı reddeden veya muhatap almak istemeyen taraflar arasında köprüler kuran, şiddet yerine diplomasinin önemini uluslararası sisteme gösteren Şahsınız başta olmak üzere Bakanlığınız mensuplarının ortaya koymakta olduğu parlayan diplomasiyle de gurur duyuyoruz.”  
  
  
“Kendi çıkarları söz konusu olunca insan haklarının ayaklar altına alınmasına seyirci kalan, masumların hemen her gün katledilmesine göz yuman uluslararası sistemin geldiği adaletsiz küresel ortamda Kıbrıs Türk Halkı’nın özden gelen haklarının tesisi için, egemen eşitliğimiz ve eşit uluslararası statümüzün teyidi için büyük bir mücadele vermekteyiz” diye konuşan Cumhurbaşkanı Tatar, verilen mücadelede Kıbrıs Türklerini her platformda destekleyen ve hak ettiğimiz statüye kavuşabilmemiz için tüm imkanlarını seferber eden Anavatan Türkiye’ye teşekkür etti.  
 
“Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın Türk Devletleri Teşkilatı gözlemci üyeliğimiz de dahil olmak üzere, bizzat sarf ettiği ve sarfetmekte olduğu gayretlere ne kadar teşekkür etsek azdır. Bu vesileyle kendisine Halkımın sonsuz sevgi ve saygılarını sizlerin aracılığıyla iletmek istiyorum” ifadelerini kullanan Cumhurbaşkanı Tatar, 61 yıldır temel insan haklarımıza erişimimizi engellemek için sürekli başarısızlığa uğrayan, tüketilmiş zeminde yürütülen müzakerelerin mazeret olarak kullanılmasına izin veren uluslararası aktörlere ‘bu böyle gitmez, gidemez’ dediklerini belirterek, sahadaki gerçeklerin masaya yansıyacağı yeni bir vizyonla müzakere yoluyla bulunacak bir çözüme taraf olduğumuzu da sürekli olarak ifade ettiklerini söyledi. 
 
  
56 yıllık müzakere süreçlerinde sürekli başarısızlığın en önemli sebebinin soruna teşhisinin yanlış konması, istenmeyen bir formülün dayatılmaya çalışılması ve bunun bilinmesine rağmen bunda ısrar edilmesi olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Tatar, önceki Genel Sekreterlerin dahi ifade ettiği bu gerçekliğin çok iyi bilinmesine rağmen Kıbrıs Türk Halkını hem izolasyona hem de statükoya mahkûm eden tüketilmiş bu zeminde ısrar edilmesinin beyhude olduğunu söyledi. 
  
  
  
Cumhurbaşkanı Tatar şunları kaydetti: 
  
“Kıbrıs Türk tarafı olarak statükonun muhafazasına hayır diyoruz. BM Genel Sekreteri’nin eski Kişisel Temsilcisi Sayın Holguin tarafından 6 ay boyunca yapılan çalışmaların sonucunda ortaya çıkan raporda da belirtildiği gibi 2004’te Rum Halkının hayır oyuyla ölmüş ve 2017’de Crans-Montana zirvesi sonrasında gömülmüş federasyonun artık bir uzlaşı için iki tarafça kabul gören bir çözüm modeli olmadığını kayda geçirmiştir.  
 
Bu gerçeklik geçtiğimiz 15 Ekim’de Sayın Guterres’in ev sahipliğinde New York’ta Rum liderle gayriresmi bir görüşme gerçekleştirdiğimiz akşam yemeğinin ardından yine Genel Sekreter tarafından yapılan açıklamada da net bir şekilde ortaya konmuştur. Bu gerçekliği kabul etmeyen, çıkarlarına ters düştüğü için federasyonda ısrarcı olan taraflar yok mudur, evet vardır. Ancak, bizim için o tarafların pozisyonları ve ne istediklerinin bir önemi yoktur. Eğer adil ve kalıcı bir çözüm arzu ediliyorsa, böylesine bir uzlaşı, ancak tarafların rıza gösterecekleri bir zeminde müzakere edilerek bulunabileceği bir realitedir.”
  
  
Nihai bir çözüme ulaşılıncaya kadar iki devletin iş birliği ile çeşitli konularda çalışmalar yürüttüklerini belirten Cumhurbaşkanı Tatar şunları kaydetti: 
 
 “Bu anlayışla çalışmalarımızı iki koldan devam ettiriyoruz. Birincisi bildiğiniz üzere yeni geçiş kapılarının açılmasına yöneliktir. Geçiş kapılarını kullanmak isteyenlere kolaylık sağlamak biz liderlerin görevleri arasındadır. 2003 yılında açılan ilk geçiş kapısının, iki tarafın ilişkilerine somut yansımaları oldu. Halihazırda iki taraf arasında 9 geçiş kapısı bulunmaktadır. İki taraf arasında gerçekleşen toplam geçişlerin yüzde 65’i Metehan kapısından yapılmaktadır.  
  
Bu kapının rahatlatılması gerekmektedir ve özellikle Lefkoşa’da ikinci bir araçlı geçiş noktası şart olmuştur. Kapılarda yaşanan sıkışıklığın giderilmesi noktasında üzerimize düşeni yapmaya hazır olduğumuzu her fırsatta söyledik. Haspolat kapısı hem ticari faaliyetler hem de normal geçiş için ekonomik örgütlerimiz ve ilgili belediyemiz de dahil olmak üzere, herkesin talebidir. Eğer bir karşılık istiyorsa, Rum lidere çağrım bir kapı önerisi yapmasıdır. 
  
Şu anki pozisyonları transit, yatay geçişlerdir. Geçişlerde yaşanın sıkıntılar Rum tarafınca da iyi bilinmektedir. Buradan Rum lider Sayın Hristodulides’e bir çağrıda bulunmak istiyorum, gelin 20 Ocak’ta bir görüşme yapalım ve yeni geçiş kapılarının açılması konusunu yapıcı bir şekilde ele alalım.” 
 
  
Mart ayı ortalarında İsviçre’de gerçekleştirilecek gayriresmi genişletilmiş toplantıya değinen Cumhurbaşkanı Tatar, “Bu toplantıya BM Genel Sekreteri ev sahipliği yapacak ve iki Lider, Anavatanlar olarak Türkiye ve Yunanistan’ın Dışişleri Bakanları ve daha düşük seviyede Birleşik Krallık temsilcisi katılacak. Bu toplantıya ilişkin detaylar yakın zamanda adaya gelecek olan Genel Sekreter Yardımcısı Sayın Rosemary DiCarlo ile netleştirilip, duyurulacaktır” dedi. 
  
  
Genişletilmiş gayriresmi toplantının büyük öneme sahip olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Tatar, bu toplantıda, Kıbrıs adasının geleceği için atılacak bir sonraki adımların konuşulacağını, iş birliği alanları da dahil olmak üzere, iki tarafın ilişkilerinin nasıl düzenlenebileceğini ve aynı zamanda oluşabilecek krizlerin barışçıl yolla nasıl çözülebileceğini pratik ve pragmatik bir anlayışla istişare ve diyalog çerçevesinde konuşmaya gideceklerini söyledi. “Kıbrıs Türk tarafı yanılsamaların bir kenara bırakılması gerektiği noktasındadır ve hasır altı etme siyasetiyle bir yere varılmayacağını da anlatmaya devam edecektir” diyen Cumhurbaşkanı Tatar, 50 yılı aşkın bir süredir, Anavatan Türkiye’nin gerçekleştirmiş olduğu Mutlu Barış Harekatı sayesinde Kıbrıs coğrafyasında barış ve huzur hüküm sürdüğünü, 41 yıl önce ilan ettiğimiz Devletimiz bu huzur ve güven sayesinde vardır ve tüm zorluklarımıza rağmen Devletimizi ileriye götürmenin hepimizin görevi olduğunu kaydetti. “Bir Devlet ve bir Halk olarak özden gelen haklarımızın teyidi, temel insan haklarımızın tesisi için diyalog ve diplomasiyi en öne alarak çabalarımızı sürdüreceğiz” diyen Cumhurbaşkanı Tatar, diyaloğun söylemden eyleme geçmesiyle anlamlı olduğu bilinciyle belirledikleri yol haritası çerçevesinde adım atmaya devam edeceklerini sözlerine ekledi.  
 
Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, görüşmenin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında yaptığı konuşmada, uluslararası ortamlarda herkesin var olan gerçekliğin hukuksallığa büründürülmesi gerektiği konusunda hemfikir olduğunu belirterek, bunun Doğu Timor ve Güney Sudan'da olduğunu ve Kıbrıs'ta da olabileceğini ifade etti.
 
1974'ten bu yana iki kesim arasında kan dökülmediğini, savaş olmadığını, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin (GKRY) ekonomi, yatırım ve turizm alanlarında ilerlediğini aktaran Fidan, savaş ve terör tehdidi de olmadığını ve KKTC'nin de kendi yoluna barışla devam ettiğini dile getirdi.
 
Fidan, bunun daha yapısal hale getirilebileceğini kaydederek, uluslararası toplumun neden bunun görmezden geldiğini sorguladı.
 
Asıl çağrısını GKRY'deki vatandaşlara ve siyasi liderlere yapmak istediğine işaret eden Fidan, "Onlar da Kıbrıs adasını daha ileriye modern şekilde, kalkınmış olarak, barışçıl şekilde ve güvenliği sonsuza kadar teminat altına almak istiyorlarsa bu türden çözümleri hayata geçirmede cesur davranmaları gerekiyor. Ben buradan kendilerini cesur olmaya davet ediyorum." dedi.
 
Fidan, bu konuda sağduyusu olan insanların ellerinden geleni yapacağına inandığını belirterek, iki devletli çözümden sonra adanın otorite ve inisiyatif sahibi siyasetçilerinin iki taraftan da bir araya gelip adayı çok daha ileri götürmek için ellerinden geleni yapacaklarını söyledi.
 
Yunanistan ile Türkiye arasında cereyan eden olumlu siyasi havanın adada yankı bulmasını istediklerini kaydeden Fidan, "Yunanistan'ın, Türkiye'nin, KKTC'nin ve GKRY'nin hep beraber bir araya gelerek daha iyi bir geleceği bölgemizde inşa etmesi mümkün." dedi.
 
Fidan, bu formülü hayata geçirmek için dünü kaybettiklerini ancak geleceği kaybetmemeleri gerektiğini aktararak, "Dört kesim bir araya gelelim. Bölgemizde, hem Ege'de hem Akdeniz'de beraber barış dolu, huzur dolu bir geleceği inşa edelim. Bu sadece kendi halklarımıza değil, bölgeye de muazzam bir refah ve barış getirecek." ifadelerini kullandı.
 
"Tarihsel yolculuk engellenemez"
İki kesimin kendi arasında gerçekten daha belli noktalarda nihai çözüme gitmeden ortak menfaat alanlarını kullanabileceğine inandığını vurgulayan Fidan, enerji ve ekonomi ile alakalı iki medeni toplumun kuzeyi ve güneyiyle bir araya gelerek atabilecekleri adımlar olduğunu söyledi.
 
Fidan, konuya ilişkin gözlemlerine dair, "Radikal duruşlar, ötekileştirme, baskı altına alma, uluslararası izolasyonu her türlü şekliyle uygulatmaya çalışma. Zaman zaman önüme raporlar geliyor. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti lehine olan minnacık hususlar; bir gümrükten birisinin geçmesini engelleme, bir uçuşun yasaklanması, üniversiteyle ilgili sorunlar, ticaretle ilgili sorunlar, iş adamlarının tutuklanması vesaireler. Bunlarla bu tarihsel yolculuk engellenmez." diye konuştu.
 
Bunlar yerine inisiyatif sahibi liderlerin daha büyük resme bakıp, bu adadaki beraberlikten nasıl daha büyük bir refah ve barış üretebileceklerine yoğunlaşmaları gerektiğine dikkati çeken Fidan, "Bunu düşünecek kadar, ileri götürecek kadar, vizyoner ve cesur insanlar var mı? Bekleyip göreceğiz." dedi.
 
Fidan, "Biz Türkiye olarak KKTC'nin maruz kaldığı bu izolasyondan en az şekilde etkilenmesi için elimizden gelen bütün gayreti gösteriyoruz." dedi.
 
Fidan, KKTC'yi ziyaret etmekten duyduğu memnuniyeti vurgulayarak, KKTC halkına Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın en içten selamlarını ve iyi dileklerini getirdiğini söyledi.
 
Kıbrıs Türkü'nün son 50 yıldır maruz kaldığı izolasyonun "neredeyse sessiz bir insanlık suçu haline dönüşmüş durumda" olduğunu söyleyen Fidan, "Dünyanın gözü önünde cereyan eden bu insanlık suçunun maalesef sessiz ortakları var ve birçoğu bunu ya bilerek ya bilmeyerek icra ediyorlar. Biz Türkiye olarak KKTC'nin maruz kaldığı bu izolasyondan en az şekilde etkilenmesi için elimizden gelen bütün gayreti gösteriyoruz." dedi.
 
Fidan, söz konusu gayretin bundan sonra da devam edeceğinin altını çizerek, Türkiye'nin, bütün kurumlarıyla KKTC ile tarım, ekonomi, ulaştırma, enerji ve telekomünikasyon başta olmak üzere işbirliğini artırmaya devam edeceğini bildirdi.
 
Bu konuda "en ufak bir tereddüt olmadığına" dikkati çeken Fidan, adada son 50 yıldaki gerçekliğin, "iki ayrı toplumun, iki ayrı kesimde kendini yönetmesi" olduğuna değindi.
 
Fidan, bu gerçekliğin artık bir hukuksallığa bürünmesi gerektiğinin önemine işaret ederek, adanın iki devletli çözümle yoluna devam etmesi gerektiğini söyledi.
 
2 devletli çözümün önemi
"Var olan gerçekliği göz ardı ederek, 50 yıl önceki statükoyu bugün bile kendilerinin kabul etmediği bir çözüm formülüyle masaya getirip; buradan Kıbrıs sorununa çözüm üretmeye çalışmak gerçekten beyhude zaman harcamaktır." değerlendirmesini yapan Fidan, bunu konuştuğu muhatapların kendilerinin de bildiğini söyledi.
 
Fidan, adada 2 devletli çözümün önemi, tescili ve bunun dışında başka bir seçenek olmadığını herkesin gördüğüne vurgu yaparak, diğer yolların samimiyetle denendiği ancak başarılı olamadığını aktardı.
 
Yeni bir gerçekliğin oluştuğuna dikkati çeken Fidan, söz konusu durumda gerçeklikle bağdaşmayan zorlama bir yöntemin hayata geçirilme çabasının uluslararası sistem ve hukuk açısından olumsuzluğuna değindi.
 
Fidan, adayı "Allah vergisi cennet bir köşe" şeklinde nitelendirerek, 2 devletli çözümün olması durumda adanın enerjisi, ekonomisi ve turizmle büyük bir kalkınma hamlesi içerisinde olacağının kesin olduğunu kaydetti.
 
Birbirine güvenen, birbirinin egemenliğine, sınırına ve güvenliğine saygı duyan adadaki iki devletin geliştireceği çeşitli işbirlikleri modelleriyle bir arada aynı çatı altına bulunmaktan çok daha fazla olumlu etkiyi, ekonomik kalkınmayı, barışı, istikrarı, bölgeye ve onun ötesinde muazzam bir katkı getirme potansiyelini de beraberinde taşıyabileceklerine dikkati çeken Fidan, şunları kaydetti:
 
"Fakat bunu görmemezlikten gelip, ifade etmeye bile cesaret edemeyen, çünkü herkesin kendi iç politik endişeleri var. Buradaki siyasetçilerin kendi politik tartışma alanları var. Rum kesimindeki siyasetçilerin tartışma alanları var. Herkes kendi ezberini bozmadan, mümkün olduğunca güvenli alanda bulunarak, risk almadan siyasi olarak yoluna devam ediyor. Peki bu adaya bir çözüm getiriyor mu? Getirmiyor."
 
"KKTC ile dayanışmamız artarak devam edecek"
Fidan, adanın iki devletli çözüm içerisinde yoluna devam etmesi gerektiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:
 
"Bunun bölgeye yapacağı katkı, kendi halklarına yapacağı katkı, küresel barışa yapacağı katkı inanılmaz derecede büyük olacak. Dolayısıyla biz uluslararası toplumu bu konuda pozisyon almaya, bu hususa destek vermeye davet ediyoruz. Alternatifinin pratikte mümkün olmadığı, tek çözümün Kıbrıs Türklerinin diğer tarafın bir azınlığı olarak muamele görmesi olduğu başka türden çözüm modellerinin, dayatılma şanslarının bir yere gitmeyeceğini herkes biliyor."
 
Fidan, KKTC ve Türkiye'nin dayanışmasının artarak devam edeceğine işaret ederek, "Cumhurbaşkanımızın (Recep Tayyip Erdoğan) bu konudaki iradesi ortada. Bizler de elimizden geleni yapıyoruz. Uluslararası diplomaside de her türlü desteği vermeye, konuyu barışçıl yöntemlerle daha yapıcı bir şekilde ilerletmeye devam edeceğiz." dedi.
 
Adada iki devletli çözüm konusunda "umutlu" olduğunu ifade eden Fidan, şöyle devam etti:
 
"Biz teklif ettiğimiz bir konuda başka yerlerde olan sorunların aksine, uluslararası ilişkilerde, şimdi ismini vermek istemeyeceğim başka coğrafyalar da var, burada getirdiğimiz teklifle alanda var olan bir gerçekliği değiştirmeyi hedeflemiyoruz. Şu ana kadar çözüme kavuşan bütün barış anlaşmaları üç aşağı beş yukarı alandaki gerçeklikleri öyle veya böyle değiştirmişlerdir. Bizim teklifimiz, çalışmamız alandaki gerçekliğin tescil edilmesi hususu. Kıbrıs, iki devletli çözüme kavuştuğu zaman şu anki halinden farkı ne olacak? Sınırlar aynı. İnsanlar aynı yerde yaşıyor. Gündelik hayat, ertesi sabah yine aynı şekliyle devam edecek. Buna ilave, adada daha büyük bir kalkınmanın, daha büyük bir refahın yolunu da açmış olacağız. Ben bu konuda iyi anlattığımız takdirde, yapıcı ilişkiler geliştirdiğimiz takdirde, uluslararası toplumun da, Kıbrıs Rum kesiminin de, Yunanistan'ın da, gerek siyasetinin gerek halkının bu fikre alışacağına inanıyorum."