EN

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar TAK’a konuştu:  “Türkiye Cumhuriyeti’nin Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanıması gibi bir şey söz konusu değil”

 
 
Türk Ajansı Kıbrıs muhabirinin gündeme ilişkin sorularını yanıtlayan Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Türkiye Cumhuriyeti’nin Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanıması gibi bir şeyin söz konusu olamayacağını; Kıbrıs’ta iki ayrı halk, eşit egemenliğe sahip iki devlet bulunduğunu ve politikasının da bu yönde olduğunu belirtti.
Cumhurbaşkanı Tatar, kendisinin Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından yeni bir politikanın sürdürüldüğünü, federasyonun artık konuşulmadığını ve iki ayrı devlet ve yapının söz konusu olduğu bir müzakere sürecini beklediklerini kaydetti. Bunun için BM Güvenlik Konseyi’nin bir karar alıp Kıbrıs Türklerinin egemen eşitliği ve eşit uluslararası statüsünü tanıması gerektiğini, 1960’ta Türklerin ortak cumhuriyetten silah zoruyla dışlandığını ve Rum-Yunan ikilisinin niyetini herkesin iyi bildiğini belirtti.
Cumhurbaşkanı Tatar, ayrıca petrolle elektrik üretiminin artık 2030’da son bulacağını, Kıbrıs’ın da bir bütün olarak bunu terk etmesi gerektiğini, bu nedenle Kıbrıs’taki enterkonnekte elektrik sisteminin kablo ile Türkiye’ye, oradan da Avrupa’ya bağlanılması suretiyle genişletilmesinin, hem Türk tarafına hem de Rum tarafına faydası olacağını kaydetti.
Cumhurbaşkanı Tatar, ayrıca pandemi sürecinin de vakaların azalmasıyla artık sona doğru yaklaştığını belirterek pandeminin yaz aylarına doğru hafiflemesinin beklendiğini, tüm dünyada da uygulanan önlemlerin kaldırılmaya başlandığını ve bunun sonucunda KKTC’de turizm ve üniversite sektöründeki hareketlenmeyle ekonomik bir toparlama beklediğini dile getirdi.
 
“Garantörlüğü ortadan kaldırma politikası halen Rum tarafının gündeminde”
 
Kıbrıs’ta Rum tarafının anladığı federasyonla Türk tarafının anladığı federasyon arasında ciddi farklılıklar olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Tatar, Rum tarafının anlayışının Kıbrıs’ı üniter bir devlete çevirme, Türkiye’nin garantörlüğünü ortadan kaldırma, sıfır asker, sıfır garanti noktasına getirme yönünde olduğunu ve dolayısıyla Türkiye’nin Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanımasının söz konusu olmadığını kaydetti.
Türkiye Cumhuriyeti ile KKTC’nin Doğu Akdeniz’de sürdürdüğü politika, deniz yetki alanları, münhasır ekonomik bölge, Libya ile yapılan antlaşmalar, KKTC ile yapılan antlaşmalar, parseller, haritalar, hak, hukuk ve uluslararası teamüllere göre iki tarafın anlayışının farklı olduğunu gösterdiğini belirten Cumhurbaşkanı Tatar, Rum tarafının Türkiye tarafından tanınmasının Rum-Yunan ikilisinin “Büyük Yunanistan” hayaliyle denizlerdeki üstünlüğünün ortaya çıkmasının kabulü anlamına geldiğini söyledi.
“Bizim yolumuz budur ve böyle olmak zorundadır, çünkü bizim yolumuzun altında uluslararası hukuk vardır” diyen Cumhurbaşkanı Tatar, Kıbrıs’ın tarihine bakıldığında Kıbrıs Türk halkının hep bağımsız, özgür bir biçimde kendi topraklarında yaşama arzusu içinde olduğunu, 1878’de adanın İngiltere’ye kiralanmasından sonra Rum-Yunan ikilisinin hedefinin Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamak ve Kıbrıs Türklerine uygulanan tüm baskı ve haksızlıkların sebebinin de bu olduğunu belirtti.
Cumhurbaşkanı Tatar, bugün Ukrayna’da yaşanan ve dünyayı şoke eden savaşın, tarihin tekerrürden ibaret olduğunu gösterdiğini; Kıbrıs’ta 1974 öncesi yaşanan böylesi bir savaşın bir kez daha yaşanmayacağının garantisini kimsenin vermediğini belirtti ve Kıbrıs’ta bir antlaşma olacaksa bunun mutlaka yan yana yaşayan iki ayrı devlete dayalı bir çözüm olması gerektiğini ifade etti.
2021 yılının nisan ayında 5+1 toplantıda ortaya koyduğu önerilerin KKTC ve Türkiye’nin ortak resmi politikası olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Tatar, bunlardan geri adım atmanın söz konusu olmadığını da belirtti.
 
Mavroyannis’in istifası…
 
Rum müzakereci Andreas Mavroyannis’in istifasının sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Tatar, Anastasiadis ve daha önce birlikte çalıştığı diğer Rum başkan adayı kişiler arasında yaşanabilecek tartışmalarda yıpranmamak adına böyle bir karar almış olabileceğini belirtti.
BM Uluslararası Hukuk Komisyonu’na da seçilen Mavroyannis’in, ocak ayı sonunda bu önemli göreve başlayacak olmasının da kararında etkili olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Tatar, bir üçüncü sebebin ise AKEL’den teklif gelmesi halinde aday olma ihtimalleriyle ilgili bilgilerin de kendilerine geldiğini ifade etti.
“Yeni politikamız Rum tarafında kabul görmüyor”
 
“Şu anda bizim yeni politikamız Rum tarafında kabul görmüyor” diyen Cumhurbaşkanı Tatar, geçtiğimiz günlerde ara bölgede Toplumsal Cinsiyet Eşitliği toplantısında da konuşma fırsatı bulduğu Anastasiadis’e ortaya koyduğu GYÖ’lerin Türk tarafının yetki alanlarını ve otoritesini zafiyete uğratacak olması halinde bunların görüşülmeyeceğini aktardığını anlattı.
Cumhurbaşkanı Tatar, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kendisinin Maraş’a karşılık Ercan ve Gazimağusa limanlarının BM yönetiminde herhangi bir şarta bağlı olarak açılması işi, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yetki alanına taşıyor. Bir bakıma hem Maraş’ta kendilerinin inisiyatifi altında olacak yeni bir durum, bir taraftan da ‘AB dedi’, ‘BM dedi’ denilerek AB’nin yetki devirleriyle bizi Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yetki alanına taşıyacak bir süreç… Bizdeki bazı muhalifler, bizim bunlardan uzak durmamızı eleştiriyor. Bu süreç bizi tehlikelere götürecek bir süreçtir, hiç beklemediğim kişilerden bile bazen eleştiriler gelmektedir. ‘Tatar’ın duruşu bizi umutlandırmıyor, fırsatlar kaçıyor’ vs. diyorlar.
Bunlar normal günlük hayatta kahvede konuşulacak konular olabilir, ama devlet işi bir ciddiyet ister, ekonomik kazanım için egemenliğinizi zafiyete uğratacak şeyler yapılamaz. Federasyonun terk edilerek iki devletli çözüm politikasını ortaya koymak, uluslararası toplumla paylaşmak ve sürdürmek kolay bir şey değildir. Biz bunu başardık, bu KKTC’nin daha da kökleşmesi ve benimsenmesi anlamındadır. Bu ayrıca bizim geri adım atmayacağımızı gösterir. Onlar konuyu hep tek egemenliğe getirmeye çalışıyor. Böylesi bir yapı, AB çatısı altında sizi üniter yapıya götürür.”
Lozan da dâhil olmak üzere imzalanan tüm antlaşmalarda Türk-Yunan dengesinin gözetildiğini de hatırlatan Cumhurbaşkanı Tatar, “AB çatısı altında iki egemen devlet” söylemini başbakanlığı zamanından beri dile getirdiğini, ancak iki devletin egemen olduğu zaman kendi kendini koruyabileceğini, milli ulusal ve toplumsal varlığını sürdürebileceğini aktardı.
 
“Rum tarafı, tüm adanın Helen Adası olması kapısını kapatmayacak bir antlaşma istiyor”
 
Cumhurbaşkanı Tatar, Rum tarafının bunları kabul etmediğini, hiçbir zaman Yunanistan’la yakınlaşmasının ve tüm adanın bir Helen Adası olmasının kapısını kapatmayacak bir antlaşmanın peşinde olduğunu ifade ederek Rum tarafının kiliseyle birlikte yürüttüğü politikanın, Türk tarafını da üniter devlete sürükleyecek bir sürecin tekrar başlangıcı olduğunu vurguladı.
Türkiye’nin desteğiyle mevcut dik duruşunun devam etmemesi halinde, Rusya-Ukrayna arasında yeniden alevlenen çatışmaların bir benzerinin yine Kıbrıs’ta yaşanabileceğine işaret eden Cumhurbaşkanı Tatar, Ege adaları, Rodos ve Girit’te yaşananların herkesin malumu olduğunu, 1 Nisan’da EOKA’nın kuruluş yıl dönümündeki söylemlerin ortada olduğunu anlatarak tüm bunları izleyip ona göre bir politika yürütmenin önemine işaret etti.
 
“İki taraf arasındaki ekonomik uçurumun azaltılması gerekir”
 
BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Colin Stewart’ın “Kıbrıslı Türklerin ekonomik olarak desteklenmesi” yönündeki söylemlerinin sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Tatar, BM yetkililerinin görevi gereği, iyi niyetli bir şekilde ortak zemin arayışında olduklarını, iki taraf arasında bir antlaşma olacaksa ilk önce Kıbrıs Türk tarafıyla Rum tarafı arasındaki ekonomik uçurumun azaltılması gerektiğini vurguladı.
İki yapı arasındaki uçurumun bu kadar büyümesinde, Rum tarafının AB tarafından aldığı destekler, direkt uçuşların ve turizmin yaptığı katkının azımsanamayacağını belirten Cumhurbaşkanı Tatar, özellikle cruise gemilerinin Akdeniz limanlarında durarak ekonomiye büyük katkı sağladığının altını çizdi.
“Bize de bu cruise gemilerinin gelmesi ekonomimizi patlatır, uçurur” diyen Cumhurbaşkanı Tatar, tüm dünya özgürlüklerden, insan haklarından, çağdaş temel değerlerden bahsederken, Kıbrıslı Türkleri izolasyon altında tutmaya devam ettiğini, ısrarla gelişmemesi kalkınmaması için baskı altında tuttuğunu da dile getirdi.
4 Mart 1964’teki talihsiz 186 sayılı BMGK kararının halen ortada durmaya devam ettiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Tatar; “Bize ‘sizinle bir derdimiz yok bir antlaşma olunca siz de kabul göreceksiniz, gelişeceksiniz, kalkınacaksınız’ diyor. Fakat bizimle derdi olmayan dünya, Rumların vetosuyla bize halen ambargo uygulamaya devam ediyor, bundan dolayı da istediğimiz ölçüde gelişip kalkınamıyoruz” şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Tatar sözlerine şöyle devam etti:
“Colin Stewart’ın da dediği, iki tarafın Teknik Komiteler bağlamında yaptığı çalışmaların biraz olsun Türk tarafına nefes aldırıcı esneklikler gösterilmesi, GYÖ’lerde egemenlik boyutunda bize sıkıntı yaratmayacak şekilde, birtakım çalışmalarla iki taraf arasındaki ekonomik dengesizliğin daha dengeli bir yapıya dönüştürülmesi için kuzey üzerinde izolasyonların hafifletilmesine yönelik söylemleri olmuştur, doğru da olmuştur. AB’den de benzer söylemler vardır, Yeşil Hat Tüzüğü ve bazı düzenlemelerle ekonominin kalkınması için gayret gösteriyorlar. Ama yeterli olmuyor, biraz daha gayret lazım, karşı tarafın anlayışlı olması lazım.
Victoria Nuland ve BM genel sekreterinin yardımcısına söylediğim gibi enerji fiyatları ve gaz sıkıntıları, hem bizi hem Rum tarafını sıkıntıya sokmaktadır. Onlar da bizim gibi elektrik için akaryakıt kullanıyor, gaza dönüşemediler. Bir yerde gaza dönüştürmeyi denemişler, gaz fiyatları 4 katına çıktığı için orayı da çalıştıramıyorlar. Dolayısıyla Rum tarafı da akaryakıta bağımlıdır.”
 
“Akaryakıta bağımlı olan Kıbrıs bundan çok zarar görür… Zehir, kanser demektir”
 
“Akaryakıt demek, zehir demektir, kanser demektir, çevrenin kirletilmesi demektir” diyen Cumhurbaşkanı Tatar, bu zehrin Kıbrıs’ın kuzeyinde de güneyinde de yaşayanları ve ayrıca turistleri zehirlemeye devam ettiğini vurguladı.
 
“Bir an önce kabloyla Türkiye’ye oradan da Avrupa’ya bağlanmak gerekir”
 
Bir an önce Kıbrıs’ın kabloyla Türkiye’ye ve oradan da Avrupa enterkonnekte sistemine bağlanmak gerektiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Tatar, bunun tartışması olamayacağını, Rum tarafının da bu konuda olgunlaşması gerektiğini ifade etti.
Yıllardır Türk ve Rum elektrik çalışanları ve mühendislerinin enterkonnekte sistem için ortaya koyduğu ortak çabayı takdir ettiğini ve onlara teşekkür ettiğini belirten Cumhurbaşkanı Tatar, bu sistemin gayet başarılı şekilde çalıştığını ifade ederek bunun daha sağlıklı elektrik üretimi ve dağıtımı sağladığını, dolayısıyla enterkonnekte sistemin tüm Kıbrıs’ın bir buçuk milyonluk nüfusunun tümüne fayda sağlayacağını anlattı.
Cumhurbaşkanı Tatar, Avrupa’nın hem kaliteli üretim hem de sürdürülebilirlik açısından bu sistemi desteklediğini, fiyatın da daha rekabet edilebilir şekilde olmasının bununla mümkün olduğunu savunduğunu belirterek EastMed projesinin fizibil olmadığının ortaya çıktığını, Yunanistan’a 700 kilometrelik yolla bağlanmak yerine Türkiye’ye 40 millik yoldan bağlanmanın maliyet açısından da daha uygun olacağını kaydetti.
Avrupa’ya enterkonnekte olunması halinde oranın havuzuna bağlı olunacağından, akaryakıt derdinin de ortadan kalkacağı dile getiren Cumhurbaşkanı Tatar, kabloyla elektriğe enterkonnekte olmanın Kıbrıs’ta güneş enerjisi kullanımının da önünü açacağını, çok güneşli zamanlarda Kıbrıs’ın elektriğini Avrupa’ya satmasının söz konusu dahi olacağını aktardı.
2030 yılında tüm akaryakıt kullanan jeneratörlerden vazgeçileceğini dile getiren Cumhurbaşkanı Tatar, Kıbrıs’ın Türkiye vasıtasıyla Avrupa’ya enterkonnekte olmasının tek çare olduğunu, bunun gerçek bir GYÖ olduğunu, Avrupa ve Amerika’nın desteğiyle böylesi bir projenin hayata geçmesinin hem maliyetlerin düşürülmesi hem daha sağlıklı bir yapı oluşturulması hem de güneş enerjisinin önünü açacağını vurguladı.
 
“Covid-19’un sonuna geliyoruz”
 
Covid-19 pandemisinin artık sonuna gelindiğini ve yaz aylarına doğru daha da hafifleyeceğini söyleyen Cumhurbaşkanı Tatar, tüm dünyada da artık önlemlerin kaldırılmaya başlandığını, KKTC’de turizm ve öğrenci akışında normal hayata dönülmesiyle ekonominin de pandeminin prangalarından kurtulacağının altını çizdi.
Ukrayna savaşının tüm dünyayı olduğu gibi KKTC’yi de çok yorduğunu, tedarik zincirini bozduğunu, pahalılık getirdiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Tatar, pandemiden sonra pahalılığın sebebi olan savaşın da bitmesiyle daha güzel günlerin geleceğine inandığını sözlerine ekledi.