EN

SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR ÇÖZÜM İÇİN KIBRIS TÜRK ÖNERİSİ




Gayriresmi 5+BM Toplantısı, Cenevre, 27-29 Nisan 2021


Kıbrıs Türk önerisinin özü, Kıbrıs Türk halkının devletinin doğuştan gelen egemen eşitlik ve eşit uluslararası statüsünün tanınmasıdır ve bu yol ile Ada’da mevcut olan iki Devlet arasında bir iş birliği ilişkisi kurulabilir.


Bu, gerçekçi ve sürdürülebilir bir çözüme doğru sonuç odaklı, zaman çerçeveli müzakerelerin yolunu açacaktır.


Kıbrıs Türk tarafı bu noktaya bir gecede gelmemiştir, ancak başarısızlıklarla sonuçlanan ve on yıllarca süren zorlu müzakerelerden sonra, iki toplumlu ve iki bölgeli federal çözüm için tüm umutlar tükenmiştir.


Bu başarısızlığın temel nedenleri, Kıbrıslı Rumların ve Yunanların Kıbrıs’ın Helenizm’in ayrılmaz bir parçası olduğuna dair vizyonudur ve 1963 yılında ortaklık Devleti’nin gaspı ve devam eden işgali sonrasında 1960 Antlaşmaları ve Anayasasına aykırı olarak yaratılan iki tarafın eşit olmayan statüsüdür. Bu, Kıbrıs Rum Yönetimi'nin kendisini uluslararası alanda ‘Kıbrıs’ın tamamı için tek meşru hükümet’ olarak görmesiyle sonuçlandı.


Kıbrıs Türk tarafı, 1960 Antlaşmalarının (Garanti Antlaşması, Kuruluş Antlaşması ve İttifak Antlaşması) taraflarından biri ve kurucu ortağıdır ve doğuştan gelen egemen eşitlik ve eşit statülerini yansıtan ortaklık devleti Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ortak sahibidir. Devlet olmanın tüm niteliklerine sahip olan Kıbrıs Türk tarafı, bu nedenle Kıbrıs Rum tarafının sahip olduğu ve şu anda kullanmakta olduğu aynı haklara ve statüye sahiptir.

 
Sadece uluslararası tanınırlıkla, Kıbrıs Rum tarafının hem “Kıbrıs Cumhuriyeti” adını hem de hükümetini gasp ederek iç anayasal hukuk ve uluslararası anlaşma hukukunun ihlali üzerinden meşruiyeti mazur gösterilemez veya sağlanamaz.


Çok uzun zamandır, Kıbrıs Türk tarafına seyirci muamelesi yapılırken, hatta hiç yokmuş gibi davranılırken; kararlar, hükümler, açıklamalar, onların temsil edilmedikleri veya dinlenmedikleri platformlarda onların yokluğunda kabul edilirken, Hükümet unvanını gasp eden ve tekeline alan Kıbrıs Rum tarafı, uluslararası topluma tamamen çarpıtılmış, tek taraflı bir bakış açısı sunmuştur.


Somut deneyim ve büyük ölçüde değişen yerel, bölgesel ve uluslararası ortam, Ada'daki mevcut gerçeklerle birlikte, bizi Kıbrıs'ı sürdürülebilir istikrar ve barış içinde bir arada yaşanabilen bir ada yapacak yeni bir öneri öne sürmeye zorlamaktadır.


Kıbrıs Türk tarafı, yeni vizyonunu açık ve pratik terimlerle ifade ederek bu seferin farklı olması gerektiğini ifade etme hususunda zorluğu kabullenip üstesinden gelmeye hazırdır.  


Bu bağlamda, yapılan bu görüşme sadece Kıbrıs Türk halkına karşı yapılmaya devam eden büyük bir adaletsizliği gidermek için değil, aynı zamanda sürdürülebilir çözüm yolunda başarısızlığın temel nedenlerini ortadan kaldırmak için gerekli adımları atmak için tarihi bir fırsattır.


Kıbrıs Türklerinin önerisi, adadaki iki Devlet arasında egemen eşitliklerine ve eşit uluslararası statülerine dayalı bir iş birliğine dayalı ilişki kurmayı amaçlamaktadır. Bu iş birliği aşağıdaki prensip ve düzenlemelere dayandırılmalıdır.


1. Genel Sekreter, Güvenlik Konseyi'nin iki tarafın eşit uluslararası statüsünün ve egemen eşitliğinin güvence altına alındığı bir kararı kabul etmesi için inisiyatif alacaktır. Böyle bir karar, mevcut iki devlet arasında iş birliğine dayalı bir ilişki kurulması için yeni bir temel oluşturacaktır.

2. Yukarıda belirtilen düzenlemeyle iki tarafın eşit uluslararası statüsü ve egemen eşitliği sağlandıktan sonra, BM Genel Sekreteri himayesinde karşılıklı olarak kabul edilebilir bir iş birliği anlaşması oluşturmak için sonuç odaklı ve belli bir zaman aralığına dayalı müzakerelere başlayacaklardır.

3. Müzakereler, iki bağımsız devlet arasındaki gelecekteki ilişkilere, mülkiyet, güvenlik ve sınır düzenlemesinin yanı sıra AB ile ilişkilere odaklanacak.
                                         
4. Müzakereler, Türkiye, Yunanistan ve Birleşik Krallık'ın yanı sıra uygun olduğu durumlarda gözlemci olarak AB tarafından da desteklenecektir.

5. Herhangi bir anlaşma bağlamında, iki devlet karşılıklı olarak birbirini tanıyacak ve üç garantör devlet bunu destekleyecektir.

6. Bu müzakereler sonucunda varılacak herhangi bir anlaşma, iki devlette ayrı ayrı eş zamanlı olarak düzenlenecek referandumlarla onaya sunulacaktır.