EN

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, görevi, 4. Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’dan devraldı

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin 5. Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, düzenlenen törenle görevi 4. Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’dan devraldı

Fotoğraflar

Cumhurbaşkanlığı'nda yer alan devir teslim töreni için Cumhurbaşkanlığı'na gelen Tatar'ı, Akıncı kapıda karşıladı. Tatar'a eşi Sibel Tatar, Akıncı'ya ise eşi Meral Akıncı eşlik etti.

Tören kıtasının selamlanması ile başlayan tören, saygı duruşu ve İstiklal Marşı eşliğinde bayrakların göndere çekilmesi ile sürdü. Ardından Akıncı ve Tatar'ın biyografileri okundu.

4. Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ve Cumhurbaşkanı Ersin Tatar'ın konuşmalarının ardından, Cumhurbaşkanlığı forsu gönderden indirilerek 4. Cumhurbaşkanı Akıncı’ya takdim edildi, yeni Cumhurbaşkanlığı forsu göndere çekildi.

4. Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’yı Cumhurbaşkanlığı'ndan Cumhurbaşkanı Ersin Tatar uğurladı. Daha sonra Cumhurbaşkanı Ersin Tatar tebrikleri kabul etti.

Törene, Cumhuriyet Meclisi Başkanı Teberrüken Uluçay, Türkiye’nin Lefkoşa Büyükelçisi Ali Murat Başçeri, 2. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, 3. Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Yüksek Mahkeme Başkanı Narin Ferdi Şefik, ana muhalefet CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman, bakanlar, milletvekilleri, belediye başkanları, askeri erkan, siyasi parti, sivil toplum örgütü temsilcileri, diğer yetkililer, davetliler ve aile fertleri katıldı.

4. CUMHURBAŞKANI AKINCI’NIN KONUŞMASI

Törende, 4. Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı veda konuşması yaptı.

Akıncı’nın konuşması şöyle:

“Değerli konuklar,

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kendine özgü özel yapısının imkan tanıdığı bir çok anomalinin yanı sıra salgın koşullarının da yarattığı ek zorluklarla dolu ve gereğinden fazla uzayan bir seçim sürecini geride bırakmış bulunuyoruz.

18 Ekim’de gerçekleştirilen ikinci tur seçim sonucunda 5. Cumhurbaşkanı olarak bugün göreve başlamakta olan Sayın Ersin Tatar’a başarılar diliyorum; görevinin kendisine, ailesine ve toplumumuza hayırlı olmasını ayrıca temenni ediyorum.

2015 yılının 30 Nisan’ında yine burada gerçekleştirilen devir teslim töreninde yaptığım konuşmada aynen şöyle demiştim: “Bugün devralmakta olduğum makamda ve törenin ardından gireceğim bu tarihi binada mal sahibi değil, belli bir süre kiracı olduğumu hiçbir zaman unutmayacağım. Gerçek mal sahibinin halkımız olduğunu bir an bile hatırdan çıkarmayacağım.”

Bugün geride kalan görev yıllarıma bakarak buradan kendi açımdan gönül huzuru içinde ayrılıyorum. Buraya nasıl geldiğim, görev sürem boyunca neler yaptığım ve buradan nasıl ayrılmakta olduğum herkesçe bilinmektedir. Bu dönemin başından sonuna, seçim süreci de dahil her aşaması gözler önünde yaşanmış ve tarihe not olarak düşülmüştür.

Bütün siyasi yaşamımda olduğu gibi Cumhurbaşkanı olarak görev yaptığım süre boyunca da barışa, demokrasiye ve toplumsal çıkarlara uygun olarak hizmet etmeyi ilke edindim. Bizi biz yapan toplumsal değerlere sahip çıkmaya, çağdaş ve laik yapımızı güçlendirmeye, demokratik ve çoğulcu anlayışımıza uygun davranmaya özen gösterdim. Atatürk ilke ve devrimlerine gönülden bağlı Kıbrıs Türk Halkının bu ilkeler çerçevesinde daha ileri bir aşamaya ulaşabilmesi için var gücümle çaba harcadım.

Aktif siyasi hayatımın sonuna gelmiş olsam da elbette bu toplumun bir bireyi olarak toplumsal kaygılarla hareket etmekten geri durmayacağım. Bundan böyle sadece 4. Cumhurbaşkanı sıfatıyla değil, 45 yılını toplumsal hizmete adamış bir Kıbrıslı Türk yurtsever olarak da elbette halkımın yanında durmaya ve onun hizmetinde olmaya devam edeceğim. Doğru bildiklerimi ve halkımın yararına olduğunu düşündüklerimi yeri geldikçe dile getireceğim. Hayat bir mücadele alanıdır. Yaşam sürdükçe barış ve özgürlük mücadelesi, daha çağdaş, daha uygar, daha insani bir düzen mücadelesi devam edecektir. İnsanlığın daha iyiye daha güzele ulaşma çabasına elbette Kıbrıslı Türkler de katılacaklardır.

İnandığı değerler uğruna mücadele etmek bir insanlık görevidir. Bu mücadeleyi verecek olan kişinin makama ihtiyacı olmaz.
Görevim sırasında, ekibimle birlikte yıllardır uzayıp giden Kıbrıs sorununun çözümü için samimi ve yoğun bir çalışma yürüttük. Kıbrıs Türk tarafının yıllar içerisinde masada kaydettiği ilerlemelerin üzerine yenilerini eklemeyi başardık. Türk tarafı olarak sorunu çözümün eşiğine kadar getirdik. Çözüme ulaşılamamışsa bunda özellikle Kıbrıs Türk tarafının bir sorumluluğu yoktur; ama hep söylediğim gibi ortada bir sorun varsa çözüm çabaları da devam edecektir. Bu yeni dönemde, zaman içerisinde elde ettiğimiz kazanımları ve son dönemde sağladığımız moral üstünlüğü dikkate alarak gerçekçi ve yapıcı bir tutumla hareket edilmesini dilerim.

Ortaklık haklarımızı gasp ederek, Kıbrıs’ı tek başına temsil etme avantajını kullandığı için çözüm konusunda gerekli iradeyi sergilemekte isteksiz davranan Rum tarafını rahatlatacak hamlelerden kaçınılmasının ve Birleşmiş Milletler çerçevesine bağlılıkla hareket edilmesinin önemini bir kez daha anımsatmakta yarar görüyorum.

Makamlar gelip geçicidir; asıl olan topluma verdiğiniz hizmetler ve arkada bıraktığınız izlerdir. Bugün buradan halkıma 45 yıl çeşitli kademelerde ve son 5 buçuk yıl da cumhurbaşkanı olarak hizmet etmenin huzuruyla ayrılıyorum. Bu hizmeti yürütürken en temel sorumluluğumun halkıma ve vicdanıma karşı olduğunu hiç bir zaman aklımdan çıkarmadım.

Her zaman inandığım ve vurguladığım bir şey vardır: Bir siyasetçinin ulaşabileceği en yüksek makam halkın gönlündeki yeridir. Eğer halkımızın gönlünde iyi bir yerimiz olabilmişse ne mutlu.

Halkına hep inanmış bir kişi olarak, bugün bir kez daha tüm halkıma en içten sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Bu duygularla hepinize veda ediyorum.”

CUMHURBAŞKANI TATAR: “İÇTİĞİM ANT BENİM İÇİN ANA REHBER”

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar da törende yaptığı konuşmada, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti halkının takdiri ile seçildiği Cumhurbaşkanlığı görevini bu törenle devraldığını söyledi.

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın konuşması şöyle:

“Saygıdeğer konuklar,

Sevgili Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Halkı,

Ekranları başında bizleri izleyen değerli kardeşlerim,

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti halkının takdiri ile seçildiğim Cumhurbaşkanlığı görevini bu törenle devralıyorum.
Özgür iradesi ile yaşamımın en anlamlı, en yüce görevini bana veren Halkımızın önünde bir kez daha saygı ile eğiliyorum.

Doğu Akdeniz’de ve dünyada önemli gelişmelerin yaşandığı bir dönemde üstlendiğim bu görevin onurlu olduğu kadar, sorumluluk gerektirdiğinin bilincindeyim.

Konuşmamın başında öncelikle 5 buçuk yıl süreyle Cumhurbaşkanlığı görevinde bulunan Sayın Mustafa Akıncı’ya Devletimize, ülkemize hizmetlerinden dolayı teşekkür ediyorum.

4’üncü Cumhurbaşkanımız Sayın Akıncı ve değerli eşlerine bundan sonraki yaşamlarında sağlık ve mutluluklar diliyorum.
Değerli konuklar bugün Cumhuriyet Meclisi’nde içtiğim ant benim için ana rehberdir.

Bizler, en büyük gücümüzün, demokratik parlamenter sistemimiz, Halkımız, Devletimiz ve Anavatanımız Türkiye Cumhuriyeti olduğunun farkındayız.

Hedefimiz Kıbrıs Türk Halkı’nın birlik ve beraberliğini en üst düzeye çıkartmaktır.

Hemen çalışmalara başlıyoruz.

Parlamentomuzla, hükümetimizle istişare ederek Ulusal Danışma Konseyi’ni mutlaka yaşama geçireceğiz.
Ulusal Kıbrıs Davamızın müşterek olduğunun bilinci ile kardeş Türkiye Cumhuriyeti Devlet ve Hükümet yetkilileri ile uyum içinde hareket edeceğiz.

Gerek görüşmeci heyetimizin belirlenmesinde gerekse diğer ekiplerimizin oluşturulmasında halkımızın değerlerinden azami oranda yararlanmak kararlılığındayız.

Cumhurbaşkanlığı’nın kapıları halkımıza açık olacak, halkımız bizleri her zaman yanında, yakınında görecektir.
Değerli konuklar, sevgili Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Halkı yaklaşık 450 yıl önce atalarımızın Anadolu’dan gelişi ile başlayan Ada’daki varlığımız bir ara ciddi tehlikeler yaşamış olsa da bugün Doğu Akdeniz’de , önemi giderek artan bir Devlet’e sahibiz.
Varoluş ve özgürlük mücadelemiz sonucu kendi Devletimizde Anavatan Türkiye’nin güvencesinde daha müreffeh, daha güzel, aydınlık yarınlar için inanç ve kararlılıkla mücadele ediyoruz. Bu vesileyle, Davamızın ilk Lideri Dr. Fazıl Küçük, Kurucu Cumhurbaşkanımız Rauf R. Denktaş ile bu mücadelede canlarını feda etmiş aziz şehitlerimiz, gazilerimiz ve kahraman halkımıza minnet ve şükranlarımı sunmayı bir görev bilirim.

Kimse bizi, özgürlüğümüz için mücadele ettik, egemenliğimize sahip çıktık, Devletimizi kurduk diye cezalandıramaz.
Üzerimizdeki izolasyon ve kısıtlamaların yarattığı prangalardan kurtulmak, başlıca hedeflerimiz arasında olacaktır.

Tarihi gerçekler ortadadır.

Kıbrıs Türk Halkı asla saldırgan taraf olmamış, Kıbrıs Rumlarının Ada’da eşit hak sahibi olduğunu inkar etmemiştir. Ama onlar bizim eşit hak sahibi oluğumuzu inkar ediyor. Bu yanlış, Kıbrıs konusundaki çözümsüzlüğün esas sebebidir. İnanıyorum ki, geç de olsa, Avrupa Birliği ve dünya bu gerçeği mutlaka görecektir.

Değerli konuklar, sevgili kardeşlerim;

Kıbrıs Türk Halkı’nın varoluş ve özgürlük mücadelesi ve kendi Devleti’ni kurması, kendisine yöneltilen saldırıların kaçınılmaz sonucudur.

Kıbrıs Türk Halkı bugüne kadar hep uzlaşıdan, anlaşmadan yana tavır koymuş ancak Rum komşularından olumlu yanıt alamamıştır.

Uzun yıllardır Birleşmiş Milletler gözetiminde sürdürülen görüşmelerde bir sonuca ulaşılamamışsa bunun sorumlusu Kıbrıs Türk tarafı değildir.

2017 yılının Temmuz ayında Crans-Montana’da sona eren süreç bunun en son kanıtıdır.

Kıbrıs Türk tarafı ortaya çıkan uzlaşı fırsatlarına olumlu yaklaşmasına rağmen, Rum kesimi hep maksimalist davranmış ve uzlaşıyı reddeden taraf olmuştur.

Yaşananlar ortadayken ve hafızalarda yerini korurken, bizlerin hala izolasyonlarla cezalandırılması, verilen sözlerin tutulmaması ve baskıların Anavatan Türkiye ile bizlere yönlendirilmesi doğru ve hakça bir tutum değildir. Adil, kalıcı ve gerçekçi bir uzlaşıya da hizmet etmemektedir.

Bu tarihi günde, Birleşmiş Milletler ve Uluslararası camiaya bir kez daha şu mesajı vermek istiyorum:

4 Mart 1964’te alınan 186 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararı ile yaratılan haksız statükonun gerçek mağduru hala Kıbrıs Türk Halkıdır.

Halk olarak hepimiz Kıbrıs meselesinin artık bir neticeye bağlanmasından yanayız.

Biz, yaşadıklarımız ışığında Kıbrıs’ta ve bölgemizde sürdürülebilir barış ve istikrar için, hiçbir tarafa üstünlük sağlamayacak şekilde, adadaki iki halkın egemen eşitliği ve iki devlet temelinde işbirliğini bir gereklilik olarak görüyoruz.

Arzumuz en kısa sürede bu zeminde kalıcı ve adil bir çözüme ulaşmaktır.

İlk etapta Birleşmiş Milletler Genel sekreteri Sayın Guterres’e görüşlerimizi açık bir şekilde bildireceğim.

Türkiye’nin ortaya koyduğu beşli konferans fikrine egemen eşitlik temelinde iki Devletli çözümün görüşme masasına gelmesi ve bir anlaşmanın mümkün olup olamayacağının belirlenmesi açısından son derece sıcak bakıyorum.

Birleşmiş Milletlerle Garantör ülkeler İngiltere ve Yunanistan artık üzerlerine düşeni yapmalı ve Kıbrıs konusunun adil , yaşayabilir bir sonuca bağlanması için Rum tarafını doğruya yönlendirilmelidir.

Buradan Güney Kıbrıs’taki komşularımıza da seslenmek istiyorum:

Eğer Sayın Anastasiadis, iyi niyetle ve gerekli siyasi iradeyle beşli konferansa gelirse görüşmelerin olumlu sonuç vermemesi için bir neden yoktur.

Yeter ki Ada’daki mevcut gerçekler göz önünde bulundurulsun ve egemen eşitliğimiz, bizim de bu topraklarda eşit statüde var olma hakkımız olduğu göz ardı edilmesin.

Önümüzde duran hidrokarbonlar konusu bu bağlamda Kıbrıs Rum tarafı için bir samimiyet testidir.
Kendilerine bu konuda Kıbrıs Türk tarafınca sunulan ortak bir komite kurulması önerilerimiz hala masadadır.
Daha fazla gecikmeden bu önerileri bir fırsat olarak değerlendirmelerini bekliyoruz.

Ve son olarak da Halkımıza seslenmek istiyorum:

Değerli kardeşlerim; beni neden Cumhurbaşkanı seçtiğinizin bilincindeyim.

Kıbrıs konusunda haklarımızın savunucusu olurken iç sorunlarımızın çözümü için mutlaka yoğun çalışmalar ve çabalar içinde olacağım.

Ekonomiden, yüksek öğrenime, sanata, spora, gençliğe kadar pek çok alanda komiteler kurarak çalışmalar yapacağız.
Söz verdiğim gibi herkesin Cumhurbaşkanı olacağım ve tüm kesimleri, toplumumuzun tüm değerlerini kucaklayacağım.
Hükümetle istişare içinde, Cumhurbaşkanlığımızın Anayasal görevlerini çağdaş anlamda başarılı olarak yapabilmesi, Devletimizin bilinir ve tanınırlığının artırılabilmesi adına Cumhurbaşkanlığımız için yeni bir teşkilat yasası çıkarılması yönüne gidilecektir.

Her bakımdan Devlet kurumlarımıza örnek olmak, halkımıza hak ettiği hizmetleri verebilmek için azami gayret sarf edilecektir.
Halkımızın tüm kesimleri ile diyalog ve işbirliği geliştirilecek, sorunların ortak akıl yoluyla ele alınıp hal çaresi aranmasına azami özen gösterilecektir.

Sözlerime son verirken, hepinizi en derin sevgi ve saygılarla selamlıyor, ayrılmaz bir parçası olduğumuz Yüce Türk Ulusu ile Kıbrıs Türk Halkı’na aydınlık yarınlar diliyorum.”