Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in açıklamaları ile bazı gazetelerde yer alan şahsına yönelik iddiaları yanıtladı;
“Kıbrıs Türk Halkına ve Şahsıma Yönelik Operasyonlar Devam Ediyor”
Cenevre’de gerçekleşen gayrıresmi 5+BM toplantısında, halkımız ve bölgenin en güçlü ülkesi Türkiye tarafından desteklenen eşit egemen iki devletin işbirliğine dayalı önerimizi müzakere masasına koymamız büyük yankı yaratırken, Rum Yönetimi’nin KKTC’ne, Kıbrıs Türk halkına ve şahsıma karşı büyük bir operasyon başlattığını görmekteyiz.
Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis, Paskalya mesajında Kıbrıs Türklerinin Rum devletine dönüşen “Kıbrıs Cumhuriyeti”nin vatandaşları olduklarını ileri sürerken, daha sona yaptığı açıklamada da gerçek dışı iddiasını güçlendirebilmek için, “97 bin Kıbrıslı Türk’ün Kıbrıs Cunmhuriyeti kimliği ile pasaportunu aldığını” açıklamış, ama bunun nedenlerini gizlemiştir.
Bunun nedenlerine bakmakta ve Rum zihniyetini anlamakta büyük yarar vardır. 1963 yılının Aralık ayında Enosis hedefli olarak başlayan Rum saldırıları sonrasında , Kıbrıs Türkleri eşit kurucu ortağı oldukları Kıbrıs Cumhuriyeti’nden silah zoruyla dışlanırken, bütün hak ve hukuku da gaspedilmişti. Bu hak ve hukuk gaspı günümüzde de devam etmektedir. Bunun yanısıra Kıbrıs Türklerine yönelik haksız ambargolar ve izolasyonlar uygulanırken, seyahat özgürlükleri de engellenmektedir. Bu haksız ambargolar ile izolasyonları aşmak , seyahat edebilmek, sağlık sorunlarını aşabilmek, yurt dışında öğrenim görebilmek ve daha bir çok maksatlarla pek çok vatandaşımızın “Kıbrıs Cumhuriyeti” kimliği ile pasaportunu aldığı bilinmektedir. Ama, bu KKTC vatandaşlarının “Kıbrıs Cumhuriyeti” vatandaşı oldukları anlamına gelmez. Bu, Rum zihniyetinin dayatmasının bir sonucudur ve bu zihniyet şimdi de bunu siyasi amaçları doğrultusunda kullanmaya çalışmaktadır. Bu kabul edilemez bir durumdur.
“Kıbrıs Cumhuriyeti” kimliği veya pasaportu alanların Rum Yönetimi ile herhangi bir vatandaşlık bağı olmadığı gibi, bu insanlarımız kendi devletleri olan KKTC’de yaşamakta, vatandaşlık görevlerini KKTC devletine karşı yerine getirmektedir. Bu nedenle, Anastasiadis’in “Kıbrıslı Türkler bizim vatandaşlarımızdır” açıklamasının hiçbir değeri yoktur ve belirttiğim gibi bu sadece siyasi amaçlara yöneliktir.
Bu arada, bazı gazeteler ile Rum gazeteleri eş zamanlı olarak benim “Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportu kullandığımı” ileri sürerek, bazı haberler üretilmiştir. Bu haberlerin nerelerde üretilip, nasıl servis edildiği de bilgimizdedir. İleri sürülen bu haberler yeni olmayıp, bu konuda ilk haber 2010 yılında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde, UBP’nin Cumhurbaşkanı adayını engellemek için yapılmış, şahsım ve UBP’nin bütün bakanlarının “Kıbrıs Cumhuriyeti” pasaportu kullandıkları” ileri sürülmüştü. Şimdi de, Kıbrıs konusunun kritik aşamasında Rum gazeteleri ile eş zamanlı olarak bu haberlerin yapılması oldukça dikkat çekicidir.
Şunu da belirtmem de büyük yarar vardır; 1960 yılında doğan bir kişi olarak, diğer herkes gibi o dönemin yasal uygulamaları gereğince “Kıbrıs Cumhuriyeti” doğum belgesine sahip olmam kadar doğal bir olay yoktur. Doğal olmayan ise bunu kullanarak şahsımın yıpratılmak istenmesidir. Bu konuda da kararım, o doğum belgesinin iptal edilmesi yönündedir. Bu konuda da girişimlerim olacaktır. Bu tür haberleri üretenlere çağrım ise, eğer “Kıbrıs Cumhuriyeti” pasaportum varsa bu pasaportu en son, ne zaman ve nerede kullandığımı ortaya koymalarıdır.
Vatandaşlarımdan beklentim; Kıbrıs konusunun bu kritik aşamasında her türlü provokasyon ile provokatif haberlere karşı dikkatli ve uyanık olmaları, birlik ve beraberliğimizi korumalarıdır. Hiç kuşkum yok ki, daha aydınlık yarınlara birlikte ulaşacağız.